''Sıkı'' akademik eğitim alanlar ve ''yapıcı gergin ortamlarda'' yöneticilik yapanlar gayet iyi bilirler: Daha iyiyi aramak ve ihtiyaçlara çözüm üretmek için ''mevcudu sorgulamak'' hayatın bir parçasıdır. Daha iyiyi arama ve çözüm üretme süreci birden fazla kişiyle yapılan kolektif bir eylem olup, çok sağlıklı ve konstrüktiftir. Mevcudu bir veri (vahiy) olarak görmeyip, enine boyuna incelemek için ise ''değerlendirme'' ve ''eleştiri'' kaçınılmazdır.
Özellikle son yıllarda, gerek ülkemizin genelinde gerekse de kurumlarımızın değişik yönetim kademelerinde değerlendirme ve eleştiri süreçleri gerçekleşirken olağanüstü bir hassasiyet gözlemliyorum. Azımsanmayacak sayıdaki bireyler, bir konu hakkında değerlendirme veya eleştiri yapılırken, eğer konu doğrudan veya dolaylı kendilerini veya kurumlarını ilgilendiriyorsa, söz konusu değerlendirmeleri ve eleştirileri kişiliklerine, iş birimlerine veya kurumlarına adeta bir saldırı olarak görüyorlar. Bu da gerek ikili görüşmelerin gerek toplantıların gerekse de daha iyiyi bulma sürecinin kalitesini ciddi derecede düşürüyor.
Halbuki değerlendirme, bir olgunun niteliği veya niceliği üzerine yapılan bir yorumlama ve değer biçmedir. Eleştiri ise, bir olgunun doğru olarak bilinenlerini öne sürerek, aradaki sapmayı tenkit etme ve doğru bilinene doğru yönlendirme sanatıdır. Her iki kavramda ''barışcıl'' ve ''yapıcı'' olup, muhatabına karşı bir güç kullanım ve yaptırım uygulama denemesi değildir. Zira değerlendirmeye veya eleştiriye muhatap birey bu görüş ve değerlendirmeleri kabul etmek zorunda değildir. Ancak ''nitelikli bir geri dönüş'' vermek zorundadır, eğer içinde bulunduğu ''daha iyiyi arama ortamında'' hedeflenen sonucu üretmeye katkı sağlamak istiyorsa...
Bu arada şunu da varsaymak durumundayım: Değerlendirme veya eleştiri yapacak kişinin söz konusu alanda gayet donanımlı olması gerekir.
Bu konunun, gerek eğitim sistemimizde gerekse de eğitim sonrası iç ve özel yaşamımızda daha detaylı işlenmesi gereken potansiyel bir yönetim modülü olduğunu düşünüyorum.
Değerlendirmeye ve eleştiriye kapalı birey ve kurumların anlamlı bir değer üretmesi mümkün değildir.
Gerçek durumu güzel anlatmışsınız. Amma bir de değerlendirme ve eleştirinin kişisel alınmamıs için net bir çözümü olsaydı, ne güzel olurdu diyeceyim amma, o da her kişinin kendinin anlaması ve doğru tepkiyi vermesi lazım.