top of page
  • Servet Topaloğlu

ÖLÇEK SORUNU

Güncelleme tarihi: 6 Eki 2022


Türkiye perakende pazarı dünyanın büyük büyük sayılabilecek pazarlarındandır (Deloitte şirketine göre yaklaşık 300 milyar dolar). Bunun en önemli nedeni, kişi başı gelirin yüksekliğinden ziyade nüfus yoğunluğu ve uygun demografisidir. Bununla birlikte şirketlerimizin bu büyük pazara rağmen, ciddi derecede ölçek sorunu vardır.

En büyük perakende şirketlerimiz olan BİM (yaklaşık 6.5 milyar dolar) ve LC Waikiki'nin (yaklaşık 2.5 milyar dolar) toplam ciroları toplam pazarın ancak %3'ünü yapmaktadır! BİM ve LC Waikiki kurucu ve yöneticilerinin olağanüstü bir performansla şirketlerini kısa sayılabilecek bir sürede bu konuma getirmeleri asla küçümsenmemesi gereken bir başarıdır. Önleri de hayli açıktır ve kendileriyle gurur duymamak mümkün değildir. Bu genç şirketlerimizin patron ve yöneticilerinin, hızlı bir şekilde büyümelerine ve sessiz sedasız pazar liderliğini elde etmelerine rağmen medya önünde temkinli-iyimser tondaki açıklamaları da ayrıca takdir edilmesi gereken bir davranış şeklidir. Ancak oldukça genç sayılabilecek bu perakende şirketlerimizin dışında kalan çok daha eski markalarımızın açık ara geride kalmaları öz eleştiri gerektiren bir durumdur. Bu şirketlerimizin performanslarının -herhalde önemli bir reklam veren oldukları ve yönetici/patronlarının karizmatik kişilikleri nedeniyle- bazı medya tarafından abartılması ise eleştiriyi hak ettirecek cinstendir.

300 milyar dolarlık bir perakende pazarında, bırakınız 100-500 milyon dolarlık satış hacimlerini, alt basamaklarda kalan tek haneli milyar dolarlık cirolar, dolayısıyla da yaratılan şirket değerleri son derece düşük kalmaktadır. Deloitte şirketinin her yıl güncelliği ve ilk 250 perakende şirketinin satış ve kar hacimlerini gösteren listelerde bu konuda detaylı bilgiler mevcuttur.

Bu görüşlerimize itirazlar gelebilir. Türkiye'nin kişi başı gelirlerinin düşük olduğundan tutun, büyüme için gerekli sermaye için piyasadaki borçlanma faizlerinin yüksekliğine kadar bir takım karşı argümanlar savunulabilir. Ancak bunların hiç birinin şirketlerimizin dünya ölçeğine ulaşamamış olması için inandırıcı bir neden teşkil etmeyeceği açıktır.

Şirketlerimizi morallerimizi yüksek tutmak adına şüphesiz parlatabiliriz. Örneğin, Eğer geleneksel pazarı dikkate almayıp, sadece organize perakende pazarını kıstas alırsak, az gelirli vatandaşlarımızı ve kayıt dışı pazarı yok sayarsak, şirketlerimizin çok düşük görünen pazar payı oranları birden halihazırdakinin iki katının daha üzerine çıkar.

Şirketlerimizi daha da heybetli göstermek adına başka formüller de vardır; örneğin ilgili perakendecinin sadece ''kendi kategorisindeki'' organize pazar büyüklüğünü ölçü olarak alır şirketlerimizin cirolarını onunla kıyaslayabiliriz (örneğin gıda perakendeci iseniz gıda pazarını veya hazır giyim perakendecisi iseniz hazır giyim pazarını). Hatta bir adım daha öteye gitmek mümkündür. İlgili kategori içindeki ''perakende formatını'' baz alırız. Örneğin gıda perakendeciliği içinde discount formatı veya hazır giyim perakendeciliğinde çocuk giyim formatı gibi... Bu durumda egolarımızı tatmin eden daha yüksek bir pazar payları ile karşılaşırız.

Bu güzelleştirilmiş sayılarla, PR ajanslarını da devreye alarak, basın temsilcilerini kapı kapı dolaşıp, iş dünyası dergi ve TV programlarında söyleşilere katılıp, lokal konferanslarda konuşmalar yapabiliriz. Hele bir de sportif görünümlü isek ve ses tonumuz iyi, hatta tanınan bir aile veya şirket mensubu isek daha da avantajlı bir konumdayızdır. Üstüne üstlük, dünyayı takip edip, çarpıcı gelişmeleri hemen not alıp, sanki kendi düşüncelerimiz gibi iletişimini de yapıyorsak, bunların yüzeysel ve içi doldurulmuş bilgiler olup olmadığına bakılmaksızın, ''yerel çevremizde'' ayrıcalıklı bir konum sağlayabilme olasılığımız hayli yükselmiştir.

Hatta BİM veya LC Waikiki gibi, aslında ülke içinde perakende konusunda söz sahibi olan bir şirketin temsilcisi olmanıza bile gerek kalmadan, ''seçkin'' bir kişilik olarak istediğiniz kişiyle istediğiniz çerçevede ilişki kurabilme konumuna gelebilirsiniz. Sizinle görüşme yapmak isteyenlerin sayısında artışlar olma ihtimali de artık çok yükselmiştir. Sizin gibi yeni popüler olmuş arkadaşlarınızla safari, okyanus vb seyahatlere çıkıp, sosyal medyada resimleri paylaşır, müzayede ve sanat aktivitelerine katılabilirsiniz. Sosyal sorumluluk projelerinde en ön saflarda oturup, devlet büyükleri ile ilişkilerinizi geliştirip, onlarla fotoğraf çektirebilirsiniz. Bir zamanlar sık görüştüğünüz, ağır çalışan meslektaşlarınızı da ihtiyacınız kalmadığını düşünerek ikinci plana itebilirsiniz. Etrafınızda başınızı ağrıtan kimse kalmamıştır. Sempati duyduklarınızla çalışmaya devam edersiniz, onların temel ihtiyaçlarını sağlarsınız, gel dediğinizde gelirler, git dediğinizde giderler.

Bu değerlendirmelerimize de şüphesiz itirazlar gelebilir. Türk perakendecilerinin dünya çapında bir ölçeğe ulaşamamasının nedenleri olarak aşağıdaki diğer tezler varken, yukarıdaki ''soft'' faktörlerin gündeme getirilmesinin doğru olmadığı söylenebilir. Ancak bu tezlere de cevabımız aşağıdaki gibidir:

1)Türkiye’nin, büyük ölçekli perakende şirketlerin merkezlerinin bulunduğu ülkeler kadar büyük bir ekonomiye sahip olmadığı tezi: Sadece İsveç gibi nispeten küçük bir ülkeden dahi IKEA (37 milyar dolar) ve H&M (18 milyar dolar) gibi dünyanın benchmark olarak incelediği mükemmel perakende konseptleri çıkabilmektedir.

2)Perakende şirketlerimizin enternasyonelleşme konusunda geç kaldığı, dünya listelerindeki büyük perakende şirketlerinin satışlarının önemli bir kısmının yurtdışı cirolarından geldiği tezi: İspanyol Mercadona sadece İspanya’da faaliyet göstermektedir ve satışları yaklaşık 24 milyar dolardır. EDEKA’da sadece Almanya’da faaliyet göstermektedir ve satışları 58 milyar dolardır.

3)Günümüzdeki yüksek cirolu perakendeciler, ilk mağazalarını çok önceleri açıp, deneyim kazandıktan sonra hızlı büyümüşleridir tezi: Zara ilk mağazasını 1975’de açarken, bizim perakendecilerimizden Vakko ilk mağazasını 1962’de, Kiğılı 1969’da, Beymen ise 1971’de açmıştı. Zara’nın bulunduğu Inditex grubunun bugünkü yıllık cirosu yaklaşık 24, faaliyet karları 5 milyar dolar civarındayken, yukarıda anılan şirketlerimizin toplam ciroları henüz 2 milyar dolar mertebelerindedir.

4)Perakende sektöründeki nispeten düşük kar marjları nedeniyle, belirli bir nakit yaratıldıktan sonra başka sektörlere geçildiği veya sektörden kar amaçlı satış yapılarak çıkıldığı tezi: Bu tez kısmen doğru olabilir. Zira Doğuş Holding Tansaş ve Macrocenter’i, Fiba Holding Gima’yı, Koç Holding ise Migros’u satarak perakende sektöründen nispeten erken çıkarak, başka sektörlere odaklanmışlardır.

Dünyanın en büyük ilk 20 perakende pazarlarından birine sahip olup, buna ilaveten çevremizde 4 saatlik uçuş mesafesinde 2 milyar tüketicinin bulunduğu mükemmel bir coğrafyada, dünyanın ilk 250 büyük perakendecisi arasına alt sıralardan sadece BİM'i sokabilmemizi yetersiz görmemiz, sektörümüzü teşvik etmek adına yadırganmamalıdır. Sitemizde yayınladığımız diğer makale ve hizmetlerimiz, perakende sektörümüzün irileşerek diriliğini muhafaza etmesine katkı amaçlıdır.


134 görüntüleme0 yorum

תגובות


Servet Topaloglu

 Perakendede İnovasyon

 Bir fıkrayı ilk defa anlattığınızda herkes güler. İkinci kez anlattığınızda gruptaki ilk heyecanın düştüğünü görürsünüz. Üçüncü kez anlattığınızda ise

artık sıkıcı olmaya başlamışsınızdır. Perakende sektöründe innovasyonda işte böyle bir şeydir. İhtiyaçlara çözüm üretemezsiniz ve üretkenliğinizin sürekliliğini sağlayamazsanız bir süre sonra müşterileriniz sizden sıkılırlar...Orjinal başlangıç konseptiniz atraktif, konseptin temelini atan ve kurgulayan yönetim kadrolarınız mükemmel olsa dahi... 

ST

 

Bize sık sık "perakende şirketleri, çevikliklerini kaybetmeden nasıl sağlıklı biçimde büyüyebilirler ve kârlılıklarını artırabilirler" diye sorulur ve bugüne kadar icra ettiğimiz projelerde özellikle nerelere odaklandığımız merak edilir.

Yanıt oldukça basittir:

perakendede liderlik1.png
bottom of page